YEŞİLORDU CEMİYETİ
Türk tarih yazımınlarında Milli Mücadele konusu ele alındığı zaman genel olarak bahsedilen hususlar Amasya Genelgesi, Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi, Kuvayi Milliye, TBMM'nin açılması ve Anadolu'da verdiğimiz I. İnönü'den Büyük Taarruz'a kadar olan savaşlar silsilesidir.
Olaya kuşbakışı olarak baktığımızda bu kabul edilebilir bir görüştür. Fakat işin derinine indiğimizde Milli Mücadele yıllarında çok kritik siyasi dönemeçlerden dönüldüğü açıkça görülebilir. Bu siyasi dönemeçlerden en önemlisi belki de kendisine marxist düşünceyi temel edinen ve Bolşevik tarzı idareyi Anadolu'ya yerleştirmeye çalışan Yeşilordu Cemiyeti'dir.
Yeşilordu'yu daha nesnel tanımak için ilk olarak cemiyetin Beyannamesi, Talimatnamesi ve Nizamnamesi'ne bakmakta fayda vardır.
YEŞİLORDU BEYANNAMESİ
Yeşil Ordu Beyannanmesi cemiyetin karakteri gereği Avrupa Emperyalizmi'nin yıkıcı sonuçlarından şikayet eden ve cemiyetin kurulma sebebini ihtiva eden bazı hususlara hâizdir. Bunlardan bazıları şunlardır:
"Eski Dünya, birkaç zenginin, milyonlarca insanı esir gibi çalıştırarak, bu milyonlarca insanın açlık ve sefaletine karşı kendi rahatlıklarını te'min etmesinden başka bir şey değildir... Fukaranın hayrına hiçbir iş görülmez. Ne davasına bakan olur, ne de kimse ona insan diye bakar. Sanki Allah köylüyü, ameleyi, fukarayı zenginlere kul köle olmak için yaratmıştır... Allah'ın indinde aranızda hiçbir fark yoktur. Allah insanları hep eşit yaratmıştır... Rusya'dan gelen haberlerden, Rusya'da çiftçi ve askerlerin yaptıkları işleri herkes artık yavaş yavaş öğreniyor. Onlar yeni bir dünya yapıyor... Yeni dünyada hükümet hep fukaranın eline geçti. Hükümet adamlarını fukara seçiyor. Rütbeler hep lağvoldu... Mal, mülk sahibi olmak da yasak olduğu için rüşvet, anafori hırsızlık, yalancılık, dolandırıcılık kâmilen ortadan kalkmıştır..."
YEŞİL ORDU TALİMATNAMESİ
Adından da anlayabileceğimiz üzere Yeşil Ordu Talimatnamesi cemiyetin izleyeceği yolu ve teşkilatlanmayı barındıran bir dizi kural silsilesinden oluşur. Bunlar dikkate değer olanları da şunlardır:
Madde 2 : Yeşilordu ihtikâr, hırsızlık demek olan sermayeyi, Allah'ın kulları arasında ağır, elim fark-ü servet ihdas eden temellükleri, mazlum insanları birbirine kırdıran ve tüccar Avrupa'nın muhtekir ve sarraf diplomatları elinde cihanın bir oyuncak ve insanların birer esir olmasını istilzamdan başka neticeler vermeyen her muharebeyi ve her askerliği nefretle karşılar ve bunlarla mücadele eder...
Madde 4 : Yeşilordu, âlemde başlayan sosyalist ve bilhassa bolşevik harekâtının yanlış olarak bir şekâvet ve yağmacılık suretinde telâkki olunmasından çıkacak karışıklığın önüne geçecek ve bu bâbdaki efkâr ve temayülleri kendi gayesine doğru çekecek ve kendi maksadı dairesinde temerkuz ettirecektir...
Madde 5 : Merkez dışında arkadaş bulup fikir ve teşebbüs ordusunu çoğaltmak en mühim iştir...
Madde 7 : Yeminini tutmayıp gayelerimize varmamıza aid teşebbüslerimizi baltalamak suretiyle ihanetleri, merkezlerin şahitlere ve delillere dayanan tahkikatı ile sabit olanlar idam olunurlar...
Madde 8 : Yeşilordu bir "Beşer Saadeti" teşkilatıdır...
Madde 12 : ...Yeşilordu'nun fikirlerini yaymaya mahsus bir gazetesi olacaktır.
YEŞİLORDU NİZAMNAMESi
Tüzük anlamına gelen nizamname belirlenen işlerin nasıl yapılacağını gösteren kurallardır. Yeşilordu Nizamnamesi ise toplamda 32 maddeden oluşmaktadır. Bunlardan öne çıkanları ise şunlardır:
Madde 1 : Türkiye Yeşilordu Teşkilatı, Avrupa Emperyalizmi'nin hulûl ve istila siyasetini Asya'dan tard etmek üzere teşekkül etmiş bir mücadele kuruluşudur.
Madde 4 : Su, hava, ışık ve hararet gibi hayati menfaatlerden sayılan ve umumi olan toprağın hükümetçe idaresini ve halkın meccanen müşterek mesaisine tahsisini esaslı ıslahat cümlesinden sayar.
Madde 7 : Yeşil Ordu, cemiyet hayatında Halk Hükümeti'ni ve tam bir iştirak-i mesai usulünü kabul eder.
Madde 12 : Yeşil Ordu aile hayatına saygılıdır.
Madde 17 : Yeşil Ordu, en ağır cürmü emperyalizm olarak telakki (eder) ve idam cezasını yalnız bunun taraftarları hakkında meşru mukabele olarak kabul eder.
Madde 22 : Köylere kadar her memlekette, Yeşil Ordu'nun umumi merkezine bağlı gizli merkezler heyeti vardır.
Not: Beyanneme, Talimatname ve Nizamname'nin kalan bölümüne bakmak isteyenler için Yalçın Toker Yeşil Ordu.
YEŞİLORDU'NUN SERENCAMI
Yeşilordu'nun kendine şiar edindiği maddelerin bir kısmını okuduktan sonra cemiyetin kuruluşundan dağıtılmasına kadar olan sürece göz atabiliriz.
YEŞİLORDU CEMİYETİ'NİN KURULUŞU VE KURUCULARI
Yeşilordu Cemiyeti 1920 yılının Mayıs ayında bir kısmı vekil olan toplamda 15 kişi tarafından kurulmuş yarı-gizli bir cemiyettir. Cemiyetin kurucuları arasında dikkat çekenler: Tokat mebusu Nazım, Salih Hacıoğlu, Vakkas Ferit, Hakkı Behiç ve Bursa mebusu Şeyh Servet gibi dönemin tanınan simalarıdır.
Cemiyetin fikir babası ise Başkurdistan temsilcisi Şerif Manatov olarak görünmektedir. Manatov İstanbul üzerinden Ankara'ya gelmiştir. Onun Ankara'ya geldiği tarih ise Yeşil Ordu Cemiyeti'nin de kurulmuş olduğu Mayıs 1920'ye denk gelmektedir. Bunun rastlantı olmadığı açıktır.
Manatov ve Vakkas Ferit Millet Bahçesi'nin bulunduğu alanda halkı komünist idareye ikna etmek maksadıyla konferanslar vermişlerdir. Ayrıca, yine komünist propaganda yapmak amacıyla, "Yeni Dünya" gazetesini neşretmişlerdir. Gazetenin editörü ise Arif Oruç'tur.
Cemiyetin en enterasan siması ise Bursa mebusu Şeyh Servet'tir. Cemiyetin toplantıları onun evinde yapılmış olup komünist idareyi "Asr-ı Saadet" dönemine benzetmektedir! Servet tezini bir adım daha ileri götürerek eğer komünizm Hz. Muhammed döneminde vuku bulmuş olsaydı, Hz. Muhammed'in de komünist olacağını ileri sürmüştür. Ek olarak, Şeyh Servet, Hz Ebubekir'in malını mülkünü İslam yoluna harcaması sebebiyle, onu dönemin en büyük komünisti ilan etmiştir.
Bir dönem Ankara'da Rus büyükelçisi olarak görev yapmış olan Aralov da Şeyh Servet'in kendisini ziyaret ettiğini ve Servet'in, odasında duran Karl Marx büstünün önünde saygı duruşunda bulunduğunu hatıratında yazmaktadır.
Vakkas Ferit ise Ziraat Mektebi'nde okuduğu yıllarda ders aralarında Das Kapital'i okuduğunu ve Das Kapital'i bitirdikten sonra gözlerinin açıldığını itiraf etmektedir.
Cemiyetin Hakkı Behiç ile birlikte genel sekreteri olarak bahsedilen Tokat mebusu Nazım ise İttihat ve Terakki döneminde Harput Valiliği yapmış eski bir sol-İttihatçıdır. Kendisinin inanmış ve zeki bir komünist olduğu da bilinmektedir.
Yeşilordu Cemiyeti'nin kurucuları kadar enterasan bir noktası da cemiyetin yarı-gizli hüviyette olmasıdır. Bunun sebebi, meclise cemiyetin kuruluşu hakkında bir bildiri vermemesi ve bu konudan sadece Mustafa Kemal Paşa'ya bahsedilmesidir. Yani, Yeşilordu Cemiyeti'nden TBMM habersizken, Mustafa Kemal Paşa bu cemiyetin varlığından haberdardır. Gazi Paşa Nutuk'ta cemiyetin kuruluşundan kendisine bahsedildiğine değinir. Ona bu bilgiyi veren ise Hakkı Behiç'tir.
Hakkı Behiç Gazi'den icazet alırken cemiyetin amacının orduya ve millete yeni bir ruh katmak olduğunu belirtmiştir. Bu durum İstanbul'un tazyikinde olan Ankara ve Gazi Paşa için ise elbette olumlu bir seçenek olarak görülmektedir. Bu sebeple, cemiyetin kuruluşuna Mustafa Kemal, herhangi bir engel teşkil etmemiştir.
YEŞİLORDU CEMİYETİ BÜYÜYOR
Gazi'nin Yeşilordu Cemiyeti'ne olur vermesi ile birlikte, cemiyet mensupları derhal işe koyulmuş ve cemiyetin nüfusunu arttırmak gayesiyle çalışmalara başlamıştır.
Yeşilordu Cemiyeti liderleri kendilerine üye tahlif etmek maksadıyla da tanıştıkları zaatlara "Gazi Paşa sizin cemiyette olmanızı istiyor" diyerek işi başka bir noktaya taşımıştır. Bu olaya tanık olanlardan biri de Atatürk'ün Kurduğu Komünist Fırkası kitabının yazarı ve aynı zamanda gazeteci olan Feridun Kandemir'dir.
Cemiyet nicelik olarak büyüdükten sonra sıra elbette niteliği arttırmaya gelmişti. Yozgat'ta çıkan Çapanoğlu İsyanı'nı bastıran ve Batı Cephesi'nin büyük kahramanı olan Çerkes Ethem'in karizması günden güne büyüyordu. Velhasıl, Ethem cemiyet için biçilmiş bir kaftandı. Hele bir de abileri olan Reşit ve Tevfik'in Yeşilordu saflarında bulunması bu birleşmeyi kaçınılmaz hale getirmişti.Kurucu kadrosunda ve üyeleri arasında mebuslar barındıran cemiyet, Çerkes Ethem'in de dahil olmasıyla birlikte silahlı bir müfrezeye hâiz olmuştur.Bu olay şüphesiz ki, Milli Mücadele'nin lideri konumunda olan Gazi Paşa için tedirgin edici bir durumdu.
Çerkes Ethem'in giderek kahramanlığı ele alması ve Yeşilordu Cemiyeti'nin de kendisine arka çıkması Ethem üzerinde olumsuz bir tesir yaratmış olacak ki, etrafındaki kimseyi kendine denk görmeyecek konuma gelmiştir. Gazi Paşa ise Ethem'in hareketlerinden olan rahatsızlığını Yeşil Ordu Cemiyeti ileri gelenlerinden Nazım'a şöyle dile getirmektedir:
"Ethem Bey'i tahlif etmişsiniz ve şimdi Ethem Bey hiçbir kumandanı tanımıyor."
Gidişata dikkatlice bakılacak olursa Ethem'in karizması ile egosu da giderek büyümüş ve adeta bir güç zehirlenmesi yaşamıştır.
Nitelik ve nicelik olarak büyüyen Yeşilordu Cemiyeti artık doğrudan meclis içinde de Gazi'ye meydan okumaya başlamıştır.
YEŞİL ORDU CEMİYETİ GAZİ'YE KARŞI
Tarihler 4 Eylül 1920'yi gösterdiğinde mecliste bir hararet vardı. TBMM'deki bu hararetin sebebi ise yapılacak olan Dahilye Nazırlığı seçimiydi.
Gazi Paşa'nın Dahiliye Nezareti için adayı Refet Bele iken, Yeşil Ordu Cemiyeti'nin melisteki grubu olan Halk Zümresi'nin adayı ise Tokat mebusu Nazım idi. Bu iki güçlü aday dışında da seçime adaylığını koyan birkaç kişi daha bulunuyordu.
Dahiliye Nazırı seçilebilmek için karar açıktı. Toplam alınması gereken oy miktarının 93 reyin üzerinde olması gerekiyordu.
Adayların arasında oylamalar yapıldı. Refet Bele 65 oy alırken, Nazım Bey 66 oy almıştı. Kalan oylar ise diğer adaylar arasında bölüşülmüştü. 93 barajı aşılamadığı için ikinci tura geçildi. İkinci turun sonuçları ise Gazi Paşa'yı hiddetlendirecek boyuttaydı. Refet Bele ilk turdaki oy oranı olan 65'te kalırken, Tokat mebusu Nazım 98 oy alarak ilk turda başka adaylara oy veren vekillerin de reylerini almıştı.
Bu, Yeşil Ordu Cemiyeti'nin Gazi Paşa'ya olan ilk ve son zaferi olacaktı. Gazi Paşa'nın Dahiliye Nazırlığı gibi önemli bir koltuğu Bolşevik taraftarlığını açıktan sergileyen bir cemiyetin azasına kaptırmaya hiç de niyeti yoktu. Gazi Nutuk'ta bu konuya binaen ise şöyle söylemektedir:
"İşte Efendiler, Bu Nazım Bey, kendisinin ve arkadaşlarının yaptığı sürekli propaganda sayesinde ve bize muhalefete hazırlananların, milletin yüksek yararlarını unutarak yaptıkları yardımlarla İçişleri Bakanlığı'na geçirilmişti. Böylece Nazım Bey, Hükümetin bütün iç idare makinesinin başında, memleket ve millete değil, fakat, paralı uşağı olduğu kimselerin (Bolşevikler) isteklerinin gerçekleşmesine en büyük hizmeti yapabilecek duruma gelebilmişti"
Paşa kısa süre sonra çözümü buldu. Yeşilordu Cemiyeti'ne dahil olalı çok zaman olmamış olan Çerkes Ethem ile iletişime geçti. Gazi'nin Ethem'e yazdığı mektup "Muhterem" diye başlayıp "Yoldaş" diye bitiyordu. Mektubun konusu ise açıktı. Tokat mebusu Nazım bakanlıktan istifa ettirilecekti.
Sonuç olarak, Gazi Ethem'e istediğini yaptırmış ve Dahiliye Nazırlığına Refet Bele'yi getirmişti. Bu işi yaparken de Yeşil Ordu Cemiyeti'nin siyasal lideri olan Nazım ile ordudaki eli olan Ethem'i karşı karşıya getirmişti.
YEŞİL ORDU CEMİYETİ DAĞITILIYOR
Cemiyetin, açıktan Gazi Paşa'ya olan muhalefeti ve Bolşevikler nezdinde Anadolu'da Gazi'ye nazaran daha tercih edilebilir olması onları artık Mustafa Kemal için tehlikeli bir duruma getirmişti. Gazi Sovyetler ile olan muhabbeti bozmayacak şekilde Marxist temeller üzerine kurulmuş bu cemiyeti pasifize etmenin yolunu buldu.
Yeşilordu Cemiyeti'nin genel sekreterliğini yapan Hakkı Behiç'e, Gazi'nin eliyle 18 Ekim 1920'de bir Türkiye Komünist Fırkası kurduruldu.
Fırkanın kilit noktalarına ise, Gazi Paşa'nın güvendiği isimler getirildi. Buna ek olarak, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, İsmet İnönü ve Rauf Orbay gibi marxsizm ile alakası bulunmayan askerler de fırkaya dahil edildi.
Gazi Paşa'nın maksadı açıktı. Sovyet Rusya ile süren olumlu ilişkiler sekteye uğratılmadan Anadolu'daki Sol kontrol altında tutulacaktı.
Gazi Paşa'nın Yeşilordu'yu pasifize etmek olan niyeti genel olarak başarılı olsa da, onun bu niyetini bilen Vakkas Ferit, Şeyh Servet, Baytar Salih ve Nazım beyler meclise 7 Aralık 1920'de dilekçe vererek Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası'nı resmen kurdular.
Bu demek oluyordu ki, Yeşil Orducular ve Anadolu'nın hakiki marxistleri son sözlerini söylememişlerdi. Fakat, İştirakiyyuncuların işleri bekledikleri gibi gitmedi ve Ethem'in Aralık sonunda isyan etmesi de bahane edilerek fırka kapatıldı ve kurucuları İstiklâl Mahkemelerine gönderilerek yargılamaları yapıldı.
Bu olay Anadolu'da Bolşevik tarzı idareyi tesis etmek isteyen Yeşil Ordu Cemiyeti'nin de sonu oldu.
ÖZET
Kısaca özetlemek gerekirse, Bolşevik devriminin etkisi ve onun Batı'ya karşı olan tutumu
sebebiyle, kimi Türk aydınları kurtuluş yolu olarak Marxist teoriyi kendilerine kurtarıcı adletmişlerdir.
Bu insanların birlikteliğinden ise Yeşil Ordu Cemiyeti doğmuştur.
Dönem göz önüne alındığında ise bu oldukça makûl bir tepkidir. 10 yıldır savaşlarda pişen ve yeryüzünde cehennemi gören Anadolu insanı Amerikan Mandası, İngiliz Muhipleri Cemiyetleri gibi siyasi teşekkülere dahil olarak huzura erebileceklerini düşünmüşlerdir. 1920 yılına gelindiğinde ise, bu şahıslar için huzurun yolu Bolşeviklerden geçmektedir.
Travmalar yaşayan Anadolu insanı daha önce adını anmadığı ve hakkında hiçbir şey bilmediği Marx'ın felsefesine kendini kaptırmıştır çünkü Bolşevikler o dönem ezilen milletler için hem bir kurtuluş yolu hem de popüler bir siyasi figür olmuştu. Bu modanın odak noktası ise şüphesiz Yeşilordu Cemiyeti'dir.
Mayıs 1920'de yarı-gizli bir şekilde kurulan Yeşil Ordu Cemiyeti giderek niteliğini ve niceliğini arttırmıştır. Cemiyetin giderek büyümesi ve güçlenmesi Mustafa Kemal Paşa'yı oldukça tedirgin etmiş ve o da tedbir alınması gerektiğinin farkına vararak Anadolu Solunu kontrol altına almak maksadıyla bir Türkiye Komünist Fırkası kurmuştur.
Kurulan TKF ile birlikte cemiyetin çoğu temsilcisi pasifize edilmiş fakat Gazi'nin bu siyasi oyununu gören kimi çevreler TKF'ye katılmayarak Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkasını kurmuşlardır.
Meclis içinde büyüyecek ve hareket edebilecek zamanı bulamayan THİF, kurulduğu ayın sonunda Ethem Olayı ile birlikte tepkiye uğramış ve kısa sürede kapatılmıştır.
Gazi'nin Milli Mücadele'de en dikkat ettiği hususlarından başında gelen Batı'dan kaçarken Doğu'ya kapılmamak siyaseti önemli ölçüde gerçekleşmiştir. O, Batı'nın maşası Yunanı kovduğu ve payitahtı geri aldığı gibi, Sovyetlerin de Yeşil Ordu Cemiyeti eliyle ülkeyi güdümüne sokmasına engel olabilmiştir.
Sonuç olarak, altı aylık ömrüne rağmen Yeşil Ordu Cemiyeti, Gazi Paşa'nın uykularını kaçırabilecek güce erişmiş bir siyasi teşekkül olmasının yanında, Türkiye tarihinde de meclis içinde en etkili Sol teşekkül olabilmiştir.