Cavit Bey
İbrani kökenlerinden dolayı tarih
yazımımızda ötekileştirerek kendisine haksızlık yapılan şahıslardan birisidir
Cavit Bey. Buna zıt olarak ise, tarihi köklerini pek de önemsemeden
Osmanlıcılık için elinden gelen her şeyi yapmış bir simâdır (Hüseyin Cahit Yalçın muhalefet baskısından
korkarak Tanin'i kapatınca Cavit Bey bu gazetenin yerine "Türkeli"
diye bir dergi neşrederek boşluğu doldurmuştur).
Maliye Nezareti'ne getirilmesiyle
beraber devleti %25 oranında kâra geçiren Cavit Bey'in ekonomi alanındaki
mahareti bilinen bir gerçektir. Kendisi mâli görüş olarak liberalizme
inanmaktadır. Komünizm ve Sosyalizm gibi fikirlerin ise şiddetle karşısında
durmuştur. Hatta Osmanlı basınında Marksist vekiller ile oldukça hararetli
tartışmalar yaşamıştır.
Bugünden düne baktığımızda,
Osmanlı'nın ihtiyacı olan şeyin doğru bir liberalizm olduğu aşikârdır. Zirâ
Osmanlı'nın devletçilik politikasını uygulayabileceği iktisadi vaziyeti
bulunmamaktadır. Varlığını yabancı istikrâzları ile sürdüren Osmanlı için Cavit
Bey bulunmaz bir nimettir. Kendisinin Avrupa finans çevreleri ile olan
ahbaplığı, onu Osmanlı ekonomisi için çok önemli hale getirmiştir. Hatta
kabinede bulunmadığı zamanlarda dahi, kabinelere dışarıdan her türlü desteği
vermeye çalışmış ve bir fert olarak Avrupa'daki muhattaplarla teatilerde
bulunmuştur.
Ekonomik maharetini bir kenara
bırakacak olursak, Cavit Bey'in klasik bir İttihatçı prototipinde olduğunu
söyleyemeyiz. Zirâ İttihatçılık aksiyonerliği ve yeri geldiğinde komitacılığı
içermektedir. Cavit Bey ise bunlara zıt olarak oldukça ürkek bir yapıdadır.
Örneğin 1912'de Hürriyet ve İtilafçıların desteklediği "Büyük Kabine" ve "Kâmil Paşa Kabinesi" sırasıyla
iktidara gelmiştir. Bu kabinelerin öncelikleri ise İttihatçı avına çıkmak
olmuştur. Bu hengâmede bazıları gibi Cavit Bey de soluğu Avrupa'da almıştır.
Buna zıt olarak Talat Bey ise İttihatçılığın şiârını yerine getirerek, kimi
İttihatçı tedbirlere başvurmaktadır (Gidişat
Babıâli Baskını ile sonuçlanmıştır). Yine Cavit Bey'in 31 Mart Vak'ası'nda da
ortadan kaybolduğu bilinmektedir. Elbette bunlar ayıplanacak hususlar değildir.
Bu onun mizacının bir gereğidir.
Cavit Bey'in yaşam öyküsü göz önüne
alındığında, bu tıynette birinin İzmi Suikasti Davası'na nasıl ortak edilip
haksızca idam edildiği yürekleri sızlatacaktır (Cavit Bey tutuklanmadan evvel suikast girişimini duyduğu anda, bu işi
tertipleyenlere lanet okumuştur. Hatıratlara baktığımızda ise Cavit Bey'in
asılacağı henüz yargılanmasından önce kararlaştırılmıştır).
Türkiye Cumhuriyeti Cavit Bey'den
yararlanması gerekirken, onu ve onun hayatını tasfiye etmiştir. Bundan daha
kötüsü eşine, idama gitmeden önce yazdığı mektuplar dahi tevdi edilmemiş,
yıllar sonra kendisine bu emanetler verilmiştir.
Continue Reading